Mükellef hakları
bağlamında incelendiğimiz Ruotsalainen – Finlandiya kararı Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin 7. Protokolü’nün 4. maddesinde düzenlenen “aynı suçtan iki kez yargılanmama
ve cezalandırılmama hakkına[2]” aykırılık bağlamında ele alınan bir karar olup
çalışmamızda ortaya konulmaya çalışılacaktır.
A-
MADDİ
OLAY VE İÇ HUKUK SÜRECİ
Başvuran, 1969 doğumlu olup
Lapinlahti’de yaşamaktadır.
17 Ocak 2001 tarihinde başvuran kamyoneti
ile yolda ilerlerken polis tarafından durdurulmuştur. Polis kontrol esnasında
minibüsün yakıt deposundaki mazotun vergisel değeri ile ilgili bir sorun
olduğunu fark etti.
26 Şubat 2001 tarihinde başvurana
küçük ölçekte vergi kaçakçılığından para cezası verildi. Para cezasını içeren
formda kabahatin işlenişi küçük çaplı vergi kaçakçılığının motorlu taşıtlar
vergisine bağlı olduğu, başvuranın aracındaki mazotun ek vergiler ödenmeden
kullanıldığı, mazot tankının bizzat başvuran tarafından doldurulduğu yer
almaktadır.
Para cezası 720 Fin Markı (121
Euro) tutarındadır. Para cezası 1990 tarih ve 769 sayılı Ceza Kanunu’nun 29.
Bölümünün 3. Maddesine ve şimdi yürürlükte olmayan 1966 tarih ve 722 sayılı
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 20 ve 33. Bölümlerine dayalı olarak
verilmiştir.
Başvuran tahakkuk eden para
cezasına itirazda bulunmadığından dolayı para cezası 6 Mart 2001 tarihinde
kesinleşmiştir.
Verilen para cezasının dışında ayrı bir soruşturmada, başvuran aleyhine Gümrük Araç İdaresine daha az vergiye tabi yakıt kullanımını önceden bildirmediği için 17 Eylül 2001 tarihinde 90.000 Fin Markı (15.137 Euro) araç yakıt ücreti cezası çıkarmıştır. Bu ceza da 1993 tarih ve 337 sayılı Akaryakıt Ücret Kanunu’nun 2-7. Bölümlerine dayandırılmıştır. Ceza kararında karara karşı hangi usul ile nereye itiraz edeceği ve süreler de belirtilmiştir.
Bu cezalar sonrasında başvuran
Ulusal Vergi Kurulu’na Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 7. Protokolü’nün
4. Maddesinde yer alan ‘ne bis in idem” kuralına dayalı olarak itirazen
başvurmuştur. Kurul tarafından Kanunda cezanın indirimine dair bir düzenleme
olmadığı ve cezanın yerinde olduğu gerekçesi ile itirazi başvuruyu
reddetmiştir.
Başvuran itirazları netice
vermeyince Helsinki İdare Mahkemesine başvurmuş fakat İdare Mahkemesi 28
Ağustos 2002 tarihinde Araç İdaresi, Vergi Ombudsmanı ve başvuranın beyanlarını
inceledikten sonra başvuranın davasını reddetmiştir.
Başvuran ret kararı sonrasında
Finlandiya Danıştay’ına başvurmuş fakat 26 Şubat 2003 tarihinde temyiz talebini
reddetmiştir.
B-
AİHM
SÜRECİ
Başvuran iç hukukun tükenmesi
sonucunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 7. Protokolü’nün 4. Maddesi
kapsamında aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının ihlal
edildiği iddiası ile AİHM’e başvurmuştur. Finlandiya Hükümeti ise başvuranın
iddialarının tümünü reddetmiştir.
1-
Kabul
Edilebilirlik
Mahkeme, başvurunun 35. Maddesine
göre bir temelinin olduğuna ve bu sebeple kabul edilebilir olduğuna karar
vermiştir.
2-
Davanın
Esası Hakkında
a-
Tarafların
Görüşleri
Başvuran yalnız bir ihlal veya soru karşısında yalnızca bir soruşturma ve yalnızca bir cezalandırmanın mümlün olduğunu ve bununda yasal bir koruma olduğunu ileri sürmüştür.
Akaryakıt ücretinin ilkesel olarak amacı daha az akaryakıt vergisi ve dizel kullanmayan dizel araçları korurmaktır. Tek başına akaryakıt ücretinin hiçbir mali amacı yoktur. Başvuran yetkili birimlere bildirimde bulunarak ve günlük ücret olarak 252 Euro ödeyerek daha az vergi içeren yakıt kullanmıştır. Ancak bu tür yakıtların başvuranın sahip olduğu minibüslerde uzun mesafede kullanılması mümkün değildir.
b-
Mahkemenin
Değerlendirmesi
aa-
Yaptırımların Niteliği Gereği Suç Olup Olmadığı
7. Protokolün 4. Maddesinin amacı
sonuçlanmış ceza süreçlerinin tekrarlanmasının önlenmesidir. Bu uyuşmazlıkta
başvuran için iki ayrı ve ardışık soruşturma sonucunda iki yaptırım
uygulanmıştır. 26 Şubat 2001 tarihinde
başvurana idari para cezası verilmiştir. 17 Eylül 2001 tarihinde ise başvurana
idari usul işletilerek akaryakıt vergi cezası çıkartılmıştır.
Mahkeme ulusal hukuklardaki yürütülen
soruşturma ve muhakemelerin yasal niteliğinin 7. Protokolün 4. Maddesinde yer
alan “non bis in idem” kuralının uygulanmasında tek kriter olarak yeterli
olmadığını vurgulamıştır. Aksi takdirde başvurunun iç hukuk eksenli
yorumlanması Sözleşmenin amaç ve hedefleri ile bağdaşmayan sonuçlar doğurur. 7. Protokolün 4. Maddesi bağlamında ceza usulü
genel hukuk ilkeleri ışığında değerlendirildiğinde Sözleşmenin 6. Ve 7.
Maddelerinde yer alan ceza soruşturması ve ceza anlamlarında yorumlanması
gerekir.
Mahkeme çifte cezalandırma ile
ilgili olarak yerleşik içtihatlarından hareketle “Engel kriterleri[3]”
olarak bilinen üçlü kriter ile başvurana yöneltilen bir suç isnadı olup
olmadığını incelemektedir. İlk kriter suçun iç hukuklarda yasal tanımlamasıdır.
İkincisi, suçun niteliğidir. Üçüncüsü de, ilgili kişinin suç ile üstlendiği
cezanın kendisine bağladığı ceza şiddetidir. İkinci ve üçüncü kirterler zorunlu
ve birlikte bulunması gereken kriterler değildir.
Başvuran somut olayda aracının
dizel yakıt tankına daha az vergiyi barındıran yakıt koymakla vergi kaçakçılığı
teşkil ettiğinden kendisine para cezası tahakkuk ettirilmiştir. Yürütülen
soruşturmalar Finlandiya yasalarının sınıflandırmasına göre 7. Protokolün 4.
Maddesi bağlamında ceza yargılaması usulü kapsamında yer almaktadırlar. Buna
göre başvuran "ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir
hükümle mahkum edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin
yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz
veya mahkum edilemez.
7. Protokolün 4. Maddesi "ceza
yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkum edildiği ya
da beraat ettiği bir suçtan dolayı kesin hükmün bulunduğu durumlarda devreye girmekte
ve bireyleri çifte cezalandırma ve yargılamadan korumaktadır. Bu uyuşmazlıkta
başvuran hakkında tesis edilen para cezasına karşı itirazda bulunmadığından
kendisi için kesinleşmiş bir kesin hükümdür. Başvuran daha sonra bir idari
soruşturma ile akaryakıt borcu ile karşı karşıya kalmıştır. Engel kriterlerinin
ilkine bakıldığında akaryakıt vergi borcu tahakkuk ettirilmesi doğrudan bir
ceza olarak değil mali rejimin bir parçası olarak gözükmektedir. Fakat bu kesin değildir. Bu bağlamda, Mahkeme Finlandiya hukuk
sisteminde suçların ve ceza usullerinin de idari alanda tanımlandığını ortaya
koymaktadır.
Engel kriterlerinden olan suçun
yapısı veya doğası burada daha da önem kazanmaktadır. Mahkeme Akaryakıt
Kanunu'nun ilgili hükümlerinin sadece belirli bir gruba özel bir statü olarak
değil tüm vatandaşlara yönelik düzenlemeler getirdiğini gözlemlemektedir.
Başvurucu dizel motor aracın sahibi veya kullanıcısı olarak kapasitesinden
sorumludur. Hükümetin argümanlarına göre akaryakıt ücretinin tahakkuk
ettirilmesi oluşan zararın bir maddi tazminatı olarak ileri sürülse de Mahkeme
bu uyuşmazlıkta yer alan şartlar ışığında akaryakıt borç tahakkukunun bir
tazminat olduğuna ikna olmamıştır. Akaryakıt ücreti uygulaması, gelir kaybı
olara ortaya çıkan zarara karşılık uygulanmış olabilir. Ancak yakıt ücreti
olarak alınan "akaryakıt ücret borcunun" akaryakıtın üç katı
tutarında olduğu unutulmamalıdır. Bu durum ise Mahkemenin gözünde tekrar
işlenmemesi için verilen bir ceza
olarak, yani cezai bir yaptırım özellikleri olarak görünmektedir. Sonuç
olarak tahakkuk ettirilen akaryakıt ücreti borcu bir zararın telafi edilmesi
olarak değil, cezalandırıcı ve caydırıcı bir ceza kuralı olarak uygulanmıştır.
Mahkeme buna göre, uygulamanın suçun niteliğine uygun bir ceza olarak
nitelendirmektedir.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında,
17 Eylül 2001 tarihinde başvuran aleyhine tahakkuk ettirilen akaryakıt borcunun
mahiyeti gereği bir suç olarak nitelendirildiğini ve buna göre de uygulanan işlem
7. Protokolün 4. Maddesine göre ceza yargılaması usulü olarak görülmektedir.
bb-
17 Eylül 2001 Tarihli Yaptırımın Dayanağı Olan Olaylar İçin İkinci Kez
Yargılama Ve Cezalandırma Yapılıp
Yapılmadığı
7. Protokolün 4. Maddesinin bugüne
kadar uygulamasını oluşturan içtihat birikimini Sergey Zolutukhin - Rusya
Kararı [4]bünyesinde
barındırmaktadır. Mahkeme, aynı suç
kavramının yorumlanmasındaki yasal belirsizliği önlemek istemektedir.
Mahkeme, akaryakıt ücret borcu ile
para cezasının aynı olaya dayalı olması ve ikinci yaptırımın ikinci kez
yargılama ve cezalandırma yasağı kapsamında olup olmadığını araştırmaktadır. Mahkeme
ceza yargılama usulü kapsamında yürütülen her iki soruşturmanın da dayandığı
olayın aynı olaylar olması gerektiğini ifade etmiştir. Mahkeme bunun içinde
somut olayda gerçekleşen süreçlerin bir zaman ve mekan bağını kurup
araştırmalarını bir bütünlük içinde sürdürmek için odaklanmaktadır.
Mahkeme, araştırmaya 17 Ocak 2001
tarihinde gerçekleşen olaylardan sonra
verilen para ceza ile başvurana tahakkuk ettirilen yakıt ücret borcunu
analiz etmekle başlamaktadır.26 Şubat
2001 tarihinde başvurana Ceza Kanunu’nun 29. Bölümünün 3. maddesi ile
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 20 ve 33. Bölümlerine göre motorlu taşıtlar
vergisi suçu için ( küçük çaplı vergi kaçakçılığı) para cezası uygulanmıştır.
Diğer idari soruşturma ile
başvuranın 2001 yılında daha az vergi vererek kendi başına kullandığı yakıtlar
için akaryakıt ücret borcu tahakkuk ettirilmiştir. 2001 yılında başvuran
minibüsünde daha az vergi ödeyerek kullandığı yakıtı Araç İdaresine veya Gümrük
İdaresine bildirmediği için kullandığı yakıt miktarının 3 katı tutarında bir
borç ile karşı karşıya kalmıştır. Kararda ayrıca başvuranın yanlış yakıt
kullandığını kabul ettiği bilgisini de içermektedir.
Olayların ve yaptırımların
tekrarında başvuranın aynı zaman dilimindeki aynı olaylarının neden olduğu
görünmektedir. Buna göre de Mahkeme, para cezası ile akaryakıt borcu tahakkukunun
aynı gerekçeler ile ortaya çıktığını saptamaktadır.
Vergi kaçakçılığı suçunun ve küçük
ölçekli vergi kaçakçılığı suçunun Ceza Kanunu’nun 29. Bölümünün 1. Ve 3.
Maddelerinde yasak davranış türleri sayılmıştır. Bu yasak davranış türleri ile
suçluluk olgusu ispat edilebilir. Ayrıca başvuran tankı kendisinin doldurduğunu
da beyan etmektedir.
Özetlenecek olur ise, başvurana
verilen para cezası başvuranın
minibüsüne ek vergi ödemeden koyduğu yakıttan kaynaklandığı gerçeğini
ortaya koymaktadır. Başvurana verilen kullandığı yakıtın üç katı tutarındaki
akaryakıt ücret borcunun da idareye haber vermemesi gerçeğinden ortaya çıktığı
anlaşılmaktadır. Bu ikinci yaptırım ile de yeniden suç işlemesinin önüne geçmek
için verildiği anlaşılmaktadır. Böylece iki soruşturmanın gerçekleri de aynı
amaç üzerinde gelişmiştir.
Son olarak iki soruşturma ve
cezanın da 7 No’lu Ek Protokolün 4. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan
istisnaları bünyesinde barındırmadığını ifade etmiştir. Buna göre de Mahkeme yukarıda yer alan
hususlar ışığında başvuranın 7 No’lu Ek Protokolün 4. Maddesininde yer alan iki
kez aynı fiilden dolayı yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının ihlal edildiği sonucu varmıştır.
[1] Başvuru No: 13079/03
[2] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. Protokolü’nün
“Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı” başlıklı 4.
Maddesi: “1. Hiç kimse bir devletin ceza
yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkum edildiği ya
da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki
yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkum edilemez.
2. Yukarıdaki
fıkra hükümleri, yeni veya yakın zamanda ortaya çıkarılan delillerin veya
önceki muamelelerde davanın sonucunu etkileyebilecek esaslı bir kusurun varlığı
durumunda, ilgili devletin ceza yargılaması usulü ve yasasına uygun olarak
davanın yeniden açılmasını engellemez.
3. Sözleşme’nin
15. maddesi çerçevesinde bu madde ile derpiş olunan yükümlülüklere aykırı
hiçbir tedbir alınamaz.”
[3] Engel ve diğerleri-
Hollanda Davası
[4] Başvuru No: 14939/03