KAYDUL

HUKUK


Makaleler » Vergi Hukuku »
Cuma, 19 Nis 2024

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNDE GÖRÜLEN Dİ BELMONTE –İTALYA KARARI

[1] 

A-    MADDİ OLAYLAR VE İÇ HUKUK SÜRECİ

1-      BAŞVURANIN ARAZİSİNİN KAMULAŞTIRILMA SÜRECİ[2]

Başvuran Pietro Bruno di Belmonte, İtalya vatandaşı olup doğum tarihi olan 1923 yılından vefat tarihi olan 27 Haziran 2004 tarihine kadar İspika’da (Ragusa, İtalya) yaşamıştır.  

Başvuranın tek varisi olan kuzeni Francesco Bruno di Belmonte,  başvuran Pietro Bruno di Belmonte’nin  ölümü sonrasında kuzeninin AİHM’e yaptığı  başvuruyu  takip etmiştir.

Başvuran İspika’da arsa sahibidir. İspika Belediyesi daha düşük kira ücretine sahip konut inşa etmek içim başvuranın arsasından 50.000 'den fazla metrekarelik bir alana belirsiz bir tarihte el attı. 15 Mart 1983 tarihinde ise İspika Belediyesi kamulaştırma kararı aldı.

Başvuran, İspika Belediyesine karşı gerçekleştirilen kamulaştırma için tazminat davası açmış ve dava 23 Şubat 1990 tarihinde sonuçlanmıştır. Katanya Temyiz Mahkemesi, 8 Mayıs 1991 tarihinde arazinin piyasa değerine karşılık gelen tazminat ile geç ödeme nedeni ile oluşan enflasyon farkının da faizin birlikte ödenmesine karar vermiştir ve bu karar kesinleşmiştir.

Buna göre kamulaştırılan arazinin değeri için 1.846.281 Euro’luk (3.574.900.000  İtalyan Lireti) bedelin tazminat olarak başvurana verilmesine karar verilmiştir.

2-      KAMULAŞTIRMA TAZMİNATINA İLİŞKİN YARGI KARARININ UYGULANMA(MA) SÜRECİ[3]

Başvuran 23 Şubat 1990 tarihinde yargı kararının uygulanması için İspika Belediyesine başvurmuştur fakat 5 Haziran 1991'ine kadar İspika Belediyesi kararı uygulamadığı gibi başvurana ödeme süreci ile ilgili bir cevap dahi vermemiştir.

Başvurucu 10 Temmuz 1991 tarihinde mahkeme kararının İspika Belediyesi tarafından uygulanması için Sicilya Bölge İdare Mahkemesi’ne  başvurmuştur.

Sicilya Bölge İdare Mahkemesi 9 Ekim 1991 tarihli kararında İspika Belediyesi’nin kamulaştırma tazminatına ilişkin yargı kararını 60 gün içinde ödemesine karar vermiş ve bu ödemelerin sağlanmasına ilişkin de bir komiser atamıştır.

27 Mayıs 1992 tarihinde İspika Belediyesi tarafından kamulaştırma tazminatının 343.795 Euro’luk kısmını oluşturan meblağı başvurana ödemiştir.

Başvuran kararın uygulanması için görevlendirilen komiserin 8 Temmuz 1992 tarihinde idarenin kararı uygulaması için Sicilya Bölge İdare Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. 21 Haziran 1993 tarihinde Sicilya Bölge İdare Mahkemesi tarafından görevli komisere uyarı yazısı gönderilmiştir. 2 Haziran 1994 tarihine kadar herhangi bir ödeme olmadığı gibi komiser mahkeme kararının uygulanması hakkında Sicilya Bölge İdare Mahkemesi’ne bir malumat da sunmamıştır.

4 Ocak 1995’te yeni atanan komiser idareye yargı kararı ile hüküm altına alınan kamulaştırma tazminatının kalan kısmının faizi ile birlikte başvuran Di Belmonte’ye ödenmesi için başvurduğunda ödenmesi gereken tutar 2.630.990 Euro idi. Ancak 30 Aralık 1991 ve 413 sayılı Kanuna dayalı olarak ödenmesi gereken tutarın %20’sinin (525 934,99 Euro) kaynağında kamulaştırma uygulamasında vergi olarak kesilmiştir.

3-      İÇ HUKUKTA 525 934,99 EURO’LUK VERGİ İÇİN İDARİ BAŞVURU VE DAVA SÜRECİ[4]

Başvurucu kamulaştırmanın vergi kesintisini öngören yasal düzenlemeden önce gerçekleşmesi gerekçesi ile kamulaştırma tazminatının kaynağından yapılan bu kesinti için vergi makamlarına başvurmuştur.

İlk olarak başvuran, 22 Haziran 1995 tarihinde ödenmesi gereken tutarın %20’sinin (525 934,99 Euro) vergi olarak indirilmesi uygulamasına karşı vergi makamlarına başvurmuştur. Bu talep 6 Şubat 1996 tarihinde reddedilmiştir.

27 Mart 1996 tarihinde Ragusa İl Vergi Komisyonu’na başvurmuştur. Başvurusuna da 1991 tarihli ve 413 sayılı Kanunun kamulaştırma tazminatlarının %20’sinin vergi olarak kesilmesine ilişkin hükmünün kendi olayında uygulanamayacağıdır.

19 Mayıs 1998 tarihinde İl Vergi Komisyonu başvurana verilecek kalan tazminat miktarının % 20 vergi kesintisi yapıldıktan sonra ödenmesi gerektiği yönünde karar verdi.

Bu karara karşı başvuran Di Belmonte, Bölgesel Vergi Komisyonuna itirazda bulundu, fakat yapılan bu itiraz Bölge İdare Mahkemesi tarafından 11 Aralık 1999 tarihinde reddedildi. Başvuran daha sonra 1 Haziran 2000’de Yüksek İdare Mahkemesi’ne başvurdu, başvurusu burada da reddildi.

Bunun üzerine başvuran Di Belmonte temyiz başvurusunda bulunmuştur.  Yargıtay, 11 Ocak 2001 tarihinde başvuranın temyiz gerekçelerini yerinde görmemiştir. Buna gerekçe olarak da 1991 tarih ve 413 sayılı kanunun uygulanmasında asıl faktör kamulaştırmanın yapıldığı zaman değil, kamulaştırma tazminatının ödendiği zaman esas alınmıştır. Buna göre de kamulaştırma tazminatının idare tarafından ödendiği zamanda 1991 tarihli Kanun yürürlükte olduğundan Di Belmonte’nin temyiz başvurusu reddedilmiştir.

B-     İLGİLİ İÇHUKUK DÜZENLEMELERİ[5]

Di Belmonte – İtalya kararında mülkiyet hakkınıda dair yürütülen yargılamanın merkezinde 31 Aralık 1991 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1991 tarih ve 413 sayılı Kanun yer almaktadır.  

1991 tarih ve 413 sayılı Kanunun kabulünden önce kamulaştırma için belirlenen tazminat tutarları stopaja tabi değil idi.

1991 tarih ve 413 sayılı Kanun’un 11. Maddesi’nin 5. ve 7. Fıkralarında kamulaştırma tazminatları ile ortaya çıkan sermaye kazançlarında Kanunun 81. Maddesi uygulanır. 5. Ve 6. Fıkraya göre ödenecek kamulaştırma tazminatlarında toplam miktarın  ödenmesinde  % 20 oranında vergi kesintisi yapılır” hükmü getirilmiştir.

C-    AİHM SÜRECİ

Başvuran iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine, söz konusu olayda  kanunun geriye yürütülerek kamulaştırma tazminatına vergi tahakkuk ettirilmesi ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği gerekçesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuştur.

1-      TARAFLARIN İDDİALARI

a-      BAŞVURANIN İDDİALARI[6]

Başvuran sahibi olduğu taşınmazın kamulaştırılması sonucunda elindeki malın elinden çıktığını ve mal varlığında eksilme olduğunu, ayrıca kamulaştırma tazminatının da taşınmazın piyasa değerini aşmadığını, yargı kararı ile verilen tazminatın gelir olarak kabul edilemeyeceğini savunmuştur.  Tazminat miktarı de göz önüne alındığında tazminatın vergiye tabi olmayacağını iddia etmiştir.

Başvuran ayrıca, kamulaştırma tazminatının doğrudan taşınmazının karşılığı olduğunu ve hatta eksik bir değer olduğunu, bir de 413 sayılı Kanunun uygulanması ile taşınmazın elde etmesi gereken değerin daha da azaldığını ortaya koymuştur. 

Başvuran ayrıca kamulaştırma tazminatına ilişkin Katanya Temyiz Mahkemesinin kararının 23 Şubat 1990 tarihinde kesinleştiğini, buna rağmen 413 sayılı Kanunun 31 Aralık 1991 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandığını, 413 sayılı Kanunda yer alan kamulaştırma tazminatlarının ödenmesinde kaynağında  %20 vergi kesintisi hükmünün geriye dönük olarak uygulanmasının mümkün olmadığını ileri sürmüştür.

Ayrıca kamulaştırma kararı sonrasında ödeme tarihleri arasında geçen zamanda kamulaştırma tazminatı ve faizleri hakkında yeniden değerleme yapılmadığından ayrıca mülkiyetinde eksilme olduğunu, Akkuş-Türkiye[7] kararında da bu yönde karar verildiğini ileri sürmüştür.

b-     HÜKÜMETİN İDDİALARI

Hükümet, başvuranın iddialarını kabul etmemektedir. Hükümet, kamulaştırma tazminatı kamulaştırma mevzuatına göre gelir olarak nitelendirilmektedir ve kamulaştırma tazminatı ile elde edilen gelir için kaynağından  %20 vergi kesintisi yapılmasının hukuka uygun olduğunu iddia etmektedir.

Hükümet, 413sayılı Kanunun geriye dönük uygulandığı iddiasına karşılık ise,  vergiyi doğuran olayın gelirin oluştuğu yani ödemenin yapıldığı an olduğu şeklinde cevap vermektedir. Hükümet bu cevabına da 11 Ocak 2001 tarihinde Yargıtay’ın kararını ve gerekçesini dayanak yapmaktadır. Ayrıca kamulaştırılan taşınmazın da devletin egemenlik alanı altında olmakla vergi hukukuna tabi olduğunu ifade etmiştir.

2-      AİHM’İN DEĞERLENDİRMESİ

Mahkeme öncelikle vergilerin 1 No’lu Protokolün 1. Fıkrasında güvence altına alınan  mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini kabul etmekte ve vergiler ile gerçekleştirilen müdahalenin 1. Fıkrada yer alan “Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir” hükmü ve  2.fıkrada yer alan “devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez” hükmüne uygun olması halinde hukuka uygun olduğunu vurgulamaktadır.

Buna göre mahkeme vergi konularının yargı denetiminin dışına çıkmadığını ve  1 No’lu Protokolün 1. Maddesine uygun olup olmadığının  tespit edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu bağlamda 1 No’lu Protokolün 1. Maddesinin 1. Ve 2. Fıkrasının birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Böylece bireyin mülkiyet hakkı ile toplumun vergi ile elde edilecek genel yararı arasında adil bir denge sağlanmış olacaktır.

Mahkeme buna göre Sözleşmeci Devletlerin vergi ve diğer mali yükümlülükleri belirlerken geniş bir yerindelik ve takdir marjına sahip olduğunu tespit etmiştir.  Sözleşmeci Devletler vergi ve diğer mali yükümlülükleri belirlerken yalnızca siyasi, ekonomik ve sosyal meseleleri dikkate almaktadırlar.

Mahkemeye göre 1991 tarihli Kanun da somut olayda Sözleşmeci Devletin takdir alanında olan bir yasal düzenlemedir ve keyfi bir düzenleme olarak nitelendirilemez. 1991 tarihli Kanun başvuran Di Belmonte’nin arazinin kamulaştırma bedeline ilişkin belirlenen tazminatın son taksitinin ödenmesi sırasında yürürlüğe girmiştir. Ancak 1991 tarihli Kanunun geriye dönün uygulanması durumu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1. No’lu Protokolü’nün 1. Maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlali sorununu ve bu uygulama ile başvurana aşırı bir yük getirip getirmediği sorununu ortaya çıkarmaktadır.

Somut olayın şartları içerisinde yukarıda yer alan maddi olay tarihleri de göz önünde tutulduğunda kamulaştırma ve kamulaştırma tazminatının ödenmesi süreci 413 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki döneme aittir. İdarenin yargı kararlarını uygulanmasında bir aksaklık olmasa idi başvuran 1991 tarihli Kanundan önce kamulaştırma tazminatına vergisiz olarak ulaşacak idi. Bu şartlar altında 1991 tarihli Kanunun başvuranın kamulaştırma tazminatına uygulanması başvuran için aşırı bir yük getirmiştir.

Mahkeme bu durumda Katanya Temyiz Mahkemesinin kamulaştırma bedeli olarak belirlediği tazminatın İspika Belediyesi tarafından ödenmesi gereken son taksidinden 7 ay sonra yürürlüğe girdiğini dikkate almıştır. Bu bağlamda İspika Belediyesi’nin yargı kararlarını yerine getirmemesi ve ertelemesi başvuran Di Belmonte’yi yeni vergi sistemi ile karşı karşıya bırakmıştır. İdarece başvurana verilmesi gereken tazminat vaktinde ve tam olarak ifa edilmiş olsa idi başvuran yeni vergiler ile karşı karşıya gelmemiş olacaktı.

Bu durum karşısında Mahkeme oy birliği ile, başvurana karşı somut olayda uygulanan vergi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1. No’lu Protokolü’nün 1. Maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Mahkeme ihlali tespit ederek Sözleşmeci Devletin oluşan zararı karşılaması ve somut olayda mevcut durumun zarardan önceki hale getirmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Buna göre de Mahkeme, Sözleşmenin 41. Maddesi uyarınca 1,100,000 Euro maddi, 3.000 Euro da manevi tazminata hükmetmiştir.



[1] Başvuru No: 72638/01

[2] Para. 8-14.

[3] Para. 15-18.

[4] Para. 19-26.

[5] Para. 27-28.

[6] Para. 32- 34

[7] Başvuru No: 60/19967 679/869

Tags: 1 Nolu protokol | 1 nolu protokolün 1. maddesi | adil yargılanma hakkı | aihm | aihm avukatı | aihs | bireysel basvuru avukati | iham | ihas | insan hakları avukatı | kamulaştırma | kamulaştırmada stopaj | mülkiyet hakkı avukatı | mülkiyet hakkı ihlali | spacek-cek cumhuriyeti kararı | vergi avukatı


e-mail:
info @ kaydulhukuk.com

Telif Hakkı © 2012 Kaydul Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır. Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup,
Türkiye Barolar Birliğinin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.