KAYDUL

HUKUK


Mahkeme Kararları » Borçlar Hukuku »
Perşembe, 25 Nis 2024

Kamulaştırmasız El Atmadan Doğan Zararın Tazminine Yönelik Davaların Haksız Fiillere İlişkin Özel Hukuk Hükümlerine Göre ADLİ YARGİ YERİNDE Çözümlenmesi Gerektiğine Dair Uyuşmazlık Mahkemesi Kararı


T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

E. 2012/158

K. 2012/196

T. 1.10.2012

• KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMADAN DOĞAN ZARARIN TAZMİNİ TALEBİ ( Haksız Fiillere İlişkin Özel Hukuk Hükümlerine Göre Adli Yargıda Görüleceği )

• ADLİ YARGININ GÖREVLİ OLMASI ( Kamulaştırmasız El Atmadan Doğan Zararın Tazminine Yönelik Bulunan Davanın Haksız Fiillere İlişkin Özel Hukuk Hükümlerine Göre Adli Yargı Yerinde Çözümleneceği )

• MÜDAHALENİN MEN'İ VE MEYDANA GELEN ZARARIN TAZMİNİ ( İdarece Herhangi Bir Ayni Hakka Müdahalede Bulunulduğu Özel Mülkiyete Konu Taşınmaza Kamulaştırmasız El Atıldığı veya Plan ve Projeye Aykırı İş Görüldüğü İddiasıyla Açılacak Davaların Adli Yargıda Görüleceği )

• İDARE TARAFINDAN BİNA İNŞA EDİLMEK SURETİYLE KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILMASI ( Kamulaştırmasız El Atmadan Doğan Zararın Tazminine Yönelik Bulunan Davanın Haksız Fiillere İlişkin Özel Hukuk Hükümlerine Göre Adli Yargı Yerinde Çözümleneceği )

2709/m. 125/1

3194/m. 81018

4721/m. 683

2247/m. 10

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu 11.2.1959 gün, E:1958/17 - K:1959/15 sayılı kararı

ÖZET : İdarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGİ YERİNDE çözümlenmesi gerekir.

İdarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

OLAY : Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin Ankara ili, Altındağ ilçesi, Ulubey Mahallesi, 23395 ada, 1 parselde, 105327/8180800 hisseli toplam 65,82 m2 taşınmazının bulunduğunu; davalı idarenin, istimlak işlemlerine geçilmeksizin taşınmaz üzerine belediye hizmetlerinde kullanmak üzere bina inşa ettiğini, haricen öğrendiklerine göre lokal veya gençlik merkezi olarak hizmet verdiğini; davalı belediyenin, müvekkili adına kayıtlı taşınmaz üzerine bedel ödenmeksizin ve kamulaştırma kararı alınmaksızın bina inşa ettiğini, taşınmazın kamu hizmetine ayrılan yerde kaldığını, ancak idarenin kamulaştırma kararı olmaksızın, fiilen söz konusu taşınmazda bina yapmak suretiyle müvekkilin kullanımını imkansız hale getirdiğini ifade ederek; müvekkilinin tapusunun iptali ile davalı idare adına tesciline, oluşan zarara karşılık fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 20.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Belediye vekili birinci savunma dilekçesinde, davanın idari yargının görev alanına girdiğini öne sürerek görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 28.02.2012 gün ve E:2011/511 sayı ile, davalı vekilinin yargı yolu itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı Belediye vekilince süresi içinde verilen dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyası örneği ile birlikte Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Ankara İli, Altındağ ilçesi, Ulubey Mahallesi, 23395 ada, 1 sayılı parselde bulunan davacıya ait taşınmazın bir kısmına hizmet binası yapılarak kamulaştırmasız el atılması nedeniyle bedelinin yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle Ankara Onuncu Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2011/511 esas sayısında kayıtlı dosyada açılan davada, davalı idarece, davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulduğu ve itirazın reddi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istenildiği anlaşılmış olmakla gereğinin düşünüldüğü; dosyanın incelenmesinden; arsa vasıflı taşınmazın bir kısmının imar uygulanması sonucu hizmet binası yapılmak suretiyle olayda kamulaştırmasız el atma olduğundan bahisle, fazlaya dair haklan saklı olmak kaydıyla, 20.000.00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle dava açıldığının anlaşıldığı; Anayasa'nın 125'inci maddesinin birinci fıkrasında; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu; son fıkrasında da, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun hükme bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin l'inci fıkrasının ( b ) bendinde; "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları’nın idari dava türleri arasında sayıldığı; idari işlemler, idari makam ve mercilerin idari faaliyet alanında idare hukuku çerçevesinde, tek taraflı irade açıklamasıyla hukuk aleminde sonuç doğuran kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tasarruflar olduğu; 3194 sayılı İmar Kanunu'nun "Arazi ve arsa düzenlemesi" başlıklı 18'inci maddesi uyarınca tesis edilen imar uygulaması işlemlerinin, yukarıda tanımı yapılan idari işlemlerden olduğundan; bu işlemlerden doğan zararların tazmini istemiyle açılan davaların, 2577 sayılı Kanunun 2'nci maddesinde yer alan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesinin gerektiği; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Dava dosyasının incelenmesi sonucunda; Altındağ Belediyesi tarafından yapılan ve Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Dairesince onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarında davacının tapulu arsasının sosyo kültürel tesis alanı olarak ayrıldığı ve bu alana hizmet binası yapılarak fiilen el atıldığının anlaşıldığı; Yargıtay Beşinci Hukuk Dairesinin 2007/13728 E, 2008/546 K sayılı 29/01/2008 günlü kararında da işaret edildiği gibi imar planında kamusal amaçla ayrılan bölümün bir kısmına fiilen el atılması halinde bu bölümün tamamının mülkiyet hakkının sınırlandırıldığı ve mülkiyet konusunda tasarrufun olanaksız hale geldiğinin tartışmasız olduğu; Belediye yönetimlerinin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu, bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı alanında halledilmesi gerektiğinin tartışmasız olduğu; ancak, 3194 sayılı Kanun'un 10. maddesinin "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programlan sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur. / İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder." hükmü ile uygulama imar planlarında kamu yararına ayrılan yerlerin kamulaştırılmasını öngörmekte olduğunu; davaya konu olayda, davacının hissedar olduğu tapulu taşınmazın 1998 yılından beri davaya konu bölümünün sosyo kültürel tesisi alanı olarak ayrılmasına rağmen idare tarafından yasada öngörülen süreyi de aşkın uzun bir süre kamulaştırma işlemlerine başvurulmadığı gibi, alanda sosyal tesisi yapılmak suretiyle fiilen de el atıldığının anlaşıldığı; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11/2/1959 günlü, 1958/17 E, 1959/15 K sayılı kararında, kamulaştırmasız el atma kavramının "İdarenin kanunsuz bir hareketi" olarak tanımlandığı ve bu eylemden kaynaklanan davaların mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davası mahiyetinde olduğu ve bu bakımdan adli yargının görevli olduğunun kabul edildiği; davalı idarenin imar mevzuatı hükümlerine tam uygun olmayan ve hareketsizlikle beraber kısmen ve fiilen araziye yönelik tecavüzünün kamulaştırmasız el atma temelinde haksız fiilden kaynaklanan ve adli yargının görev alanına giren bir dava olduğu gerekçesiyle; açılan davanın adli yargı yerinde görüm ve çözümünün gerektiği ve Danıştay Başsavcılığının başvurusunun reddi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Serdar ÖZGÜLDÜR'ün Başkanlığında. Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU'nun katılımlarıyla yapılan 1.10.2012 günlü toplantısında:

I- İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalı Belediye vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, "davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı yönünden" 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II- ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ve Gülşen AKAR PEHLİVAN'ın sözlü açıklamaları ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN'ın davada adli yargı yerinin, Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR'ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : Dava, davacının, Ankara İli, Altındağ İlçesi, Ulubey Mahallesi, 23395 ada, 1 parselde bulunan hissesine davalı idare tarafından, bina inşa edilmek suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, şimdilik 20.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; Ankara İli, Altındağ İlçesi, Ulubey Mahallesi 23395 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın, Altındağ Belediye Meclisinin 22.12. 1998 tarih ve 247 sayılı kararı ile uygun görülen ve Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Daire Başkanlığının 22.02.1999 tarih ve 903 sayılı yazısı ile onaylanan Önder-Ulubey-Hacılar Mahalleleri II. Etap İmar Planı kapsamında Sosyo¬ Kültürel Tesis Alanı olarak ayrıldığı, söz konusu alanın, KOP kesintilerinden oluştuğu; davacı vekilinin, dava dilekçesinde ve Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davanın 28.02.2011 tarihli duruşmasında, anılan taşınmaz üzerinde davalı idare tarafından, istimlak işlemlerine geçilmeksizin belediye hizmetlerinde kullanmak üzere bina inşa edildiğinin ileri sürüldüğü; davalı idarenin savunma dilekçesinde ve duruşmada bu iddiaya karşı çıkmadığı ve dava konusu parselin de içinde bulunduğu Önder-Ulubey- Hacılar Mahalleleri imar Planının iptali talebiyle idareleri aleyhine açılan bir dizi dava ile planın iptali talebinde bulunulduğu, ilgili mahkemeler tarafından işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verildiği; bu nedenle halen kamulaştırma yapılamamakta ise de ilgili mahkemelerden verilecek kararlar ışığında kamulaştırma çalışmaları kapsamına alındığı, davacının hissesinin de bu kapsamda kamulaştırılacağı yolunda savunma yaptığı anlaşılmıştır.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu'nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmaza fiilen el atılarak bina inşa etmesi karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, "İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir." görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü, adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı'nın başvurusunun reddi gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı'nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 01.10.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.


Tags: adli yargı | fuzuli şagil | görevli mahkeme | haksız fiil | idare hukuku avukatı | idari davalara bakan avukat | idari yargı | istanbulda avukat ara | kamulaştırma | kamulaştırma davası avukatı | kamulaştırma hukuku avukatı | kamulaştırmasız el atma | perpada avukat | perpada avukat ara | perpada hukuk bürosu | tazminat | uyuşmazlık mahkemesi


e-mail:
info @ kaydulhukuk.com

Telif Hakkı © 2012 Kaydul Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır. Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup,
Türkiye Barolar Birliğinin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.