KAYDUL

HUKUK


Mahkeme Kararları » İdari Yargı±lama »
Perşembe, 25 Nis 2024

Davacıların murisinin emekli astsubay statüsünde iken, askeri hastanelerde gördüğü hatalı tedavi nedeniyle vefat ettiği iddiasıyla açılan tam yargı davasının asker kişiyi ilgilendirme koşulu gerçekleşmediğinden genel idari yargı görevlidir

T.C

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS NO : 2012/37

KARAR NO: 2013/166

KARAR TR : 04.02.2013

(Hukuk Bölümü)

ÖZET : Davacıların murisinin emekli astsubay statüsünde iken, askeri hastanelerde gördüğü hatalı tedavi nedeniyle vefat ettiği iddiasıyla açılan tam yargı davasının, müteveffanın görevli olduğu sırada maruz kalmadığı veya görevi sebebiyle muhatap olmadığı bir idari eylem kaynaklı olması karşısında; davada “asker kişiyi ilgilendirme” koşulunun gerçekleşmediği görülmekle, davaya bakmaya askeri idari yargı değil, GENEL İDARİ YARGI görevlidir.

K A R A R

Davacılar : 1-Ş.Ş., 2- B.Ş., 3- G.Ş.

Vekili : Av. S.E.

Davalı : Milli Savunma Bakanlığı

Vekili : Av. A.G.

O L A Y : Emekli Astsubay olan davacılar murisinin rahatsızlığı nedeniyle Etimesgut Hava Hastanesinden Gülhane Askeri Tıp Akademisine sevki sırasındaki sağlık hizmetinin yetersizliği nedeniyle idarenin hizmet kusuru sonucu yaşamını yitirdiği iddiasıyla maddi ve manevi olmak üzere toplam 100.000,00 TL zararın yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açılmıştır.

ANKARA 11. İDARE MAHKEMESİ: 11.7.2007 gün ve E:2006/1829, K:2007/1171 sayı ile, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 20. maddesinde, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz. Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır.” hükmünün yer aldığı, dava dosyasının incelenmesinden, emekli astsubay olan davacılar murisinin rahatsızlığı nedeniyle Etimesgut Hava Hastanesinden Gülhane Askeri Tıp Akademisine sevki sırasında idarenin hizmet kusuru sonucu yaşamını yitirdiği iddiasıyla bakılan davanın açıldığı, söz konusu hizmeti askeri hizmetten ayırmak mümkün olmadığından ve asker kişiyi ilgilendirdiği de açık olduğundan davanın görüm ve çözümünün Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görev alanında olduğu sonucuna varıldığı, gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar Danıştay 10. Dairesinin 11.5.2010 gün ve E.2007/6824, K:2010/4216 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez aynı istemle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmıştır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE BAŞKANLIĞI: 5.10.2011 gün ve Gensek No:2011/747, E:2011/796, K:2011/1283 sayı ile, bir eylem veya işlem Askeri makamlarca asker şahıslar hakkında tesis edilmiş olsa bile, bu eylem veya işlemin Askeri makamlar dışındaki bir başka kamu kurum ya da kuruluşunca kendi personeli hakkında tesis edilmiş olan eylem veya işlemden nitelik yönünden herhangi bir farkı bulunmuyorsa bu eylem veya işlem Askeri hizmete ilişkin bir eylem veya işlem olmayıp, bu eylem veya işleme ilişkin davaların görüm ve çözüm yerinin de AYİM değil, genel idari yargı yeri olması gerektiği, başka bir anlatımla; bir idari eylem veya işlemin askeri hizmete ilişkin olabilmesi ve yargısal denetiminin AYİM'de yapılabilmesi için, işlemin yargısal denetiminde askerlik mesleğinin gereklerini yakından bilmenin önem taşıması gerektiği, açılan iptal davasında, asker kişi hakkında tesis edilen eylem veya işlemden doğan dava ve onun çözümüyle varılacak sonuç ile, aynı durumdaki sivil kişi hakkında aynı eylem veya işlemden doğan dava ve onun çözümüyle varılacak sonucun farklı olmaması halinde, davanın çözüm yerinin AYİM değil genel idari yargı olduğu, bu açıklamalara göre dava konusu eylem incelendiğinde; davacılar yakınının Em. Hv. Bçvş. olması dolayısıyla eylemin yöneldiği kişinin asker kişi olduğu, ancak davacılar yakını hakkında uygulanan sağlık hizmetinin herhangi bir sivil kişiye uygulanan sağlık hizmetinden bir farkı bulunmadığı eylemin yargısal denetimde askerlik mesleğinin gereklerini yakından bilmenin önem taşımadığı, uygulanan sağlık hizmeti ve onun çözümünde varılacak sonuç ile, aynı durumdaki sivil kişi hakkında aynı eylemden doğan dava ve onun çözümünde varılacak sonucun farklı olmadığı, dolayısıyla tesis edilen eylemin Askeri hizmete ilişkin olmadığı, bu nedenle davanın görüm ve çözüm yerinin AYİM değil genel idari yargı yeri olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili iki farklı yargı kolunca verilen ve kesinleşen görevsizlik kararlarıyla ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 4.2.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; genel ve askeri idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, askeri idari yargı dosyasının davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcısı Müjdat TUNA’nın davada genel idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü ve yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların murisi olan Em. Hv. Kd. Bçvş. İ.Ş.’in geçirdiği rahatsızlık nedeniyle Etimesgut Asker Hastanesinden Ankara GATA’ya sevk edilirken yeterli sağlık hizmeti sunulmadığı nedeniyle yaşamını yitirmesinden dolayı oluştuğu önesürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesinde, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemelerinin bakacağı hükmüne, geçici 1. maddesinde ise, bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerinin, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağı hükmüne yer verilmiş, bu Kanunun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin iptali amacıyla açılan davada, Anayasa Mahkemesi, 16.2.2012 tarih ve E:2011/35, K:2012/23 sayılı kararıyla: dava konusu kuralla, sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusunun kapsama alındığı ve bu tazminat davalarına bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine verildiği; buna göre, aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararların kapsama alınmadığı; sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davalarının idari yargıda görülmeye devam edeceği; bu durumda, idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda, idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşabileceği; esasen idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramlarının, kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlar olduğu; idare hukukunda, idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk, terör eylemleri, fedakarlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesinin mümkün olduğu, özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk hallerinin ise, belirli konular için düzenlendiği ve sınırlı olduğu; idarenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiği; bu nedenle, yukarıda belirtildiği gibi, aynı idari eylem, işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” denilmiştir.

Buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, davacılardan Şükriye'nin eşi ve diğer davacıların babası olan Em. Hv. Kd. Bçvş. İ.Ş.'in 24.9.2005 tarihinde evinde rahatsızlanması üzerine çağırılan 112 Acil Servis ambulansı ile Etimesgut Asker Hastanesine götürüldüğünü; burada hastaya müdahale için yeterli olanak bulunmadığından davacılar yakının hastaneye ait ambulans ile ve yanına sadece bir hemşire verilerek Ankara GATA'ya sevk edildiğini; yolda hemşirenin davacılar yakının yanında değil de şoför mahallinde oturması nedeniyle davacılar yakının yeterli tıbbi müdahale görmediği ve bu şekilde getirildiği Ankara GATA Acil Dahiliye Kliniğinde 4.10.2005 tarihinde vefat ettiğini; davacılar yakının vefatında, davalı idare tarafından sağlık hizmetinin yeterli seviyede sunulmamış olmasının etken olduğunu ileri sürerek; davacıların her birine ayrı ayrı 20.000,00 TL manevi tazminat ile ölüm tarihinde müteveffanın velayeti altında olan davacı Gökhan için ayrıca 40.000,00 TL maddi (destekten yoksun kalma) tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.

İdari eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi, açılan bir davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bakabilmesinin ilk koşuludur. Bir idari eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi koşuluna, davacının asker kişi olması veya idari eylemin asker kişilerce tesis edilmiş olması ya da idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş bulunması anlamının verilmesi mümkün olmakla birlikte; 1602 sayılı Kanunun 20. maddesindeki “hizmetten ayrılmış olan” ibaresinin yasa koyucunun bu konudaki amacını aşar biçimde yorumlaması halinde, emekli, müstafi, hizmetten ayrılmış, terhis edilmiş vb. tüm “eski” askerlerin yaşam boyu asker sayılması gibi bir sonucun doğacağı, bunun ise askeri idari yargının özel varlık ve ihdas nedeniyle bağdaşmayacağı izahtan varestedir. Şu halde “hizmetten ayrılmış” tabirinin, Kanunda sayılan asker kişilerden, görevli oldukları sırada veya görevleri sebebiyle askeri hizmete ilişkin bir eyleme maruz kalmaları halinde, görevden ayrılsalar dahi, sözkonusu eylem nedeniyle uğradıkları zararı dava konusu yapanları kapsadığı açıktır. Yoksa, ilgilisinin emekli ya da görevden ayrılmış “asker kişi” statüsünün önem taşımadığı durumlar, genel idari yargı yerinin görevi içerisinde olacaktır.

Askeri hastanelerce ve Gülhane Askeri Tıp Akademisince sunulan sağlık hizmetinin icrası sırasında, fiilen statüde bulunan asker kişiler yönünden doğan zararların askeri idari yargının görev alanında olduğu tartışmasızdır. Keza, bu asker kişilerden sözkonusu askeri sağlık hizmeti sırasında maruz kaldıkları idari eylemler nedeniyle statüden ayrıldıktan sonra ortaya çıkan veya gelişen zararlarda da askeri idari yargının görevli olmaya devam edeceği ve “asker kişiyi ilgilendirme” şartının varlığını koruyacağı şüphesizdir. Ancak, uyuşmazlık konusunda olduğu gibi, salt “emekli astsubay” statüsünde olduğu için, görevli olduğu sırada maruz kalmadığı veya görevi sebebiyle bir eyleme (kusurlu askeri sağlık hizmeti sunulması) muhatap olmadığı halde “asker kişiyi ilgilendirme” şartının gerçekleştiği söylenemeyecektir.

Uyuşmazlık Mahkemesinin benzer kararları da bu doğrultuda olup; asker kişi statüsünde iken uğranılıp, bu statü dışında iken ortaya çıkan veya gelişen ve bir askeri idari eyleme bağlı bulunan zararlardan kaynaklanan tam yargı davalarında askeri idari yargının görevli olduğu kabul edilmekte; aksi durumlarda ise genel idari yargı yeri görevli kılınmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında, uyuşmazlık konusu olayda “asker kişiyi ilgilendirme” koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle, idari eylemin askeri hizmete ilişkin olması koşulunun bu dava dosyası bakımından irdelenmesine gerek görülmemiştir.

Uyuşmazlığa ilişkin mevzuat hükümleri ile somut olay birlikte irdelendiğinde, askeri kural ve gerekler yönünden bir değerlendirme yapılmasının gerekmediği; yukarıdaki açıklamalar ışığında askeri sağlık birimlerince yürütülen kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde “idari dava türleri” arasında sayılan “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Belirtilen durum karşısında, olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerinde öngörülen, idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve çözümü genel idari yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde GENEL İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin 11.7.2007 gün ve E:2006/1829, K:2007/1171 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 4.2.2013 gününde esas yönünden OY BİRLİĞİ, ancak davacının asker kişi olduğu ve fakat verilen hizmetin askeri hizmet olmadığı nedeniyle gerekçede Üyelerden Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun KARŞIOYLARI ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

AYRIŞIK OY GEREKÇESİ

Uyuşmazlığın konusunu, emekli astsubay olan davacılar murisinin rahatsızlığı nedeniyle Etimesgut Hastanesinden Gülhane Askeri Tıp Akademisine şevki sırasında sağlık hizmetinin yetersizliği nedeniyle idarenin hizmet kusuru sonucu yaşamını yitirdiği iddiasıyla açılan tam yargı davasına hangi yargı yeri tarafından bakılması gerektiği hususu oluşturmaktadır.

Anayasanın 157’nci maddesi ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) Kanununun 20’nci maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, idari eylemden kaynaklanan bir tam yargı davasına AYİM tarafından bakılabilmesi için ‘eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi’ ve ‘askeri hizmete ilişkin olması' koşulunun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

 Yine 1602 sayılı Kanunun 20’nci maddesinde açıkça belirtildiği üzere; hizmetten ayrılmış olsalar dahi astsubaylar 1602 sayılı Kanunun uygulanmasında asker kişi sayılmaktadır. İdari eylem sonucu vefat ettiği iddia olunan kişi emekli astsubay olduğuna göre bu kişinin, 1602 sayılı Kanun yönünden (başkaca hiçbir koşul aranmaksızın) asker kişi sayılması gerektiği kuşkusuzdur.

Gerek Uyuşmazlık Mahkemesi gerekse AYİM içtihatlarında, idari eylemin doğrudan doğruya bir asker kişiye yönelmiş olması yani eylemin zarar verici sonuçlarının doğrudan doğruya bir asker kişi üzerinde doğması halinde eylemin asker kişi ile ilgili olduğu kabul edilmektedir. Olayda idari eylem nedeniyle vefat ettiği iddia olunan kişi asker kişi olduğuna göre eylemin asker kişi ile ilgili olduğu hususunda kuşku duyulmamalıdır. Dolayısıyla somut olayda eylemin asker kişi ile ilgili olma koşulunun gerçekleştiği kabul edilmelidir.

Ne var ki olayda, davaya AYİM tarafından bakılabilmesi için gerekli olan diğer koşul, idari eylemin ‘askeri hizmete ilişkin olması’ koşulu gerçekleşmemiştir. Şöyle ki, davacılar murisi Etimesgut Asker Hastanesine ve bilahare Ankara GATA’ya rahatsızlanması sonucu genel sağlık kamu hizmetinden yararlanmak üzere götürülmüştür. Bu bağlamda sağlık hizmeti Silahlı Kuvvetlere ait sağlık teşkilinden verilmiş ise de, sunulan hizmet genel sağlık hizmetidir. Bu hizmetin askeri bir yönü olmadığı gibi, askerlik hizmeti ile de bir ilgisi bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, dava konusu eylemin asker kişiyi ilgilendirdiği ve fakat askeri hizmete ilişkin olmadığı, davanın görüm ve çözümünün de bu nedenle genel idari yargı yerinin görevine girdiği görüşünde olduğumuzdan farklı bir gerekçeyle aynı sonuca varan sayın çoğunluğun değerli görüşlerine katılamadık.04.02.2013

Tags: askeri idari yargı avukatı | askeri yüksek idare mahkemesi | askerin hekim hatası ile ölümü | genel idari yargı | idare | idare avukati | idare hukuku | idari eylem | idari yargı | iyuk | tam yargı davası | tazminat davası


e-mail:
info @ kaydulhukuk.com

Telif Hakkı © 2012 Kaydul Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır. Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup,
Türkiye Barolar Birliğinin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.