KAYDUL

HUKUK


Mahkeme Kararları » İdare Hukuku »
Cuma, 29 Mar 2024

Tapuda defterdarın sahte tapu senedi vermesi ile oluşan zararlara karşı açılacak davalar idari yargıda görülür.

T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

E. 2010/107

K. 2011/39

T. 7.3.2011

OLAY : Davacı vekili dava dilekçesinde, S.Ş.'nun Maliye Bakanlığı Malatya Defterdarlığı'nda Defterdar Yardımcısı olarak görev yaptığını, görev yaptığı yıllarda Malatya İli, Yeşilyurt İlçesi, Çayırköy mevkiinde bulunan ve tapuya mera olarak kayıtlı arazilerin Hazine adına tescili için gerekli işlemleri başlattığını, bizzat başkanlığını yaptığı Komisyondan çıkan karar neticesinde mezkur arazilerin mera vasfından çıkarılarak Hazine adına tescil gördüğünü, bu arazilerin satış yoluyla adlarına tescili için talepte bulunan Çayırköy sakinlerine ihale yoluyla bu arazilerin kendilerine satılacağının S. Ş. tarafından bildirildiğini, yapılacak ihalenin Çayırköy muhtarlığı eliyle ilanen tebliğ edildiğini, Malatya Valiliği binasında yapılan ihale neticesinde A. S.'a 20.000.000.000.-TL'sı bedelle arazi satıldığını, ödenen miktar karşılığında vezne makbuzu verilerek söz konusu yerin tapusunun verildiğini, bir müddet sonra ibraz ettikleri tapuların sahte olduğunun Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından bildirilmesi üzerine aynı ihaleden arazi alan kişilerle birlikte davacı tarafından da Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulduğunu, bunun üzerine Maliye Bakanlığı Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı'nın yaptığı 2.7.2004 tarihli inceleme neticesinde ihalenin ve tapuların sahte olduğunun anlaşıldığını, Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2003/366 E ve 2007/124 E sayılı dosyaları üzerinden yapılan yargılama neticesinde Defterdar Yardımcısı S. Ş. hakkında ikna suretiyle irtikap ve resmi evrakta sahtekarlık suçlarından ayrı ayrı olmak üzere birden fazla kez ceza verildiğinin görüldüğünü, sonuç olarak Anayasa'nın 129/5 maddesi uyarınca memurların ve kamu görevlilerinin yetkilerini kullandıkları sırada doğan kusurlardan dolayı oluşan zararların tazmini için idareye başvurulacağı, keza aynı hususta benzer bir düzenlemenin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13. maddesinde düzenlenmiş bulunduğunu, Malatya Defterdarlığı Defterdar Yardımcısı iken S. Ş.'nun, davacının Devlete, Devletin kamu kurumlarına ve kamu görevlilerine duyduğu güveni kötüye kullanarak ikna suretiyle irtikap ve resmi evrakta sahtekarlık suçlarına da vücut veren fiilleri işlediğini, aynı zamanda suç teşkil eden fiiIIeri görevi esnasında ve görevinin verdiği imkanları kullanarak işlediğini, bu durumda oluşan zararın ilgili maddeler uyarınca sanığın suçun işlendiği dönem itibariyle nezaret ve gözetiminde mesleğini ifa ettiği Maliye Bakanlığı'ndan tazmini yoluna gidilmesi gerektiğini ileri sürerek A. S.'ın Mayıs-2000 tarihi itibariyle vermiş olduğu 20.000.000.000.-TL'sının itfanın yapıldığı tarih itibariyle işleyecek faizi ile birlikte davalı Kurumdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

MALATYA İDARE MAHKEMESİ; 20.06.2008 gün ve E:2007/1403, K:2008/712 sayı ile, davanın, davacı tarafından, Malatya İli, Yeşilyurt İlçesi, Çayır Köyü'nde bulunan ve tapuda mera olarak kayıtlı iken Hazine adına tescil edilen taşınmazların Malatya eski Defterdar Yardımcısı S. Ş. tarafından sahte tapu senedi verilmek suretiyle 20.000,00 YTL bedel karşılığında davacıya satılması sonucu uğranıldığı ileri sürülen 20.000,00 YTL maddi zararın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açıldığı, 1982 Anayasası'nın 129. maddesinin beşinci fıkrasında, "Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir" hükmüne yer verildiği, öte yandan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13. maddesinde de, "Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar" kuralına yer verildiği, bir kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında kişilere verilen zararın, kamu görevlisinin görevinde kullandığı yetkilerden ve resmi sıfatından ayrılamıyor, aksine bunlarla sıkı sıkıya ilgili ve bağlantılı biçimde doğuyor ise, personel bakımından "görev kusuru" olarak tanımlanan bu kusurun, idare yönünden nesnel nitelik taşıyan "hizmet kusuru" kapsamında idare hukuku esaslarına tabi olduğunun, gerek öğretide gerekse yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunduğu, buna göre, kural olarak, kamu görevlisinin görev ve yetkilerini kullandığı sırada doğan zararın giderilmesi istemiyle, görev kusurunu kapsayan hizmet kusuru esasına dayanılarak, idari yargıda ve ancak idare aleyhine dava açılabileceği; yargı yerince tazminle yükümlü tutulması halinde idarenin, ilgili yasa kurallarının gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, sorumlu personeline rücu edebileceği, buna karşılık, kamu görevlisinin görev ve yetkilerinden, resmi sıfatından ayrılabilen; başka bir anlatımla, suç biçimine dönüşerek idari olma niteliğini yitiren eylem ve işlemlerin, yukarıda belirtilen Anayasal korumanın dışında kaldığı ve dolayısıyla, doğrudan doğruya kamu görevlisine karsı kişisel kusuruna dayanılarak adli yargı yerinde tazminat davası açılması gerektiği, ayrıca, 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 13. maddesinin ( b ) bendinde de, Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazların satış işlemlerinin Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nün görevleri arasında olduğunun belirtildiği, dava dosyasının incelenmesinden; Malatya İli, Yeşilyurt İlçesi, Çayır Köyünde bulunan ve tapuda mera olarak kayıtlı iken Hazine adına tescil edilen bir kısım taşınmazların Malatya eski Defterdar Yardımcısı S. Ş. tarafından yapılan sahte ihale ile belirli bedeller karşılığında sahte tapu senetleri verilmek suretiyle davacı ve diğer şahıslara satıldığı, bu eylemler nedeniyle adı geçen kamu görevlisi hakkında Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2003/366 Esas sayılı dosyasında açılan kamu davası sonucunda, 4.6.2007 tarih ve E:2003/366, K:2007/253 sayılı karar ile ikna suretiyle irtikap ve resmi evrakta sahtecilik suçlarından dolayı cezalandırılması üzerine Hazine taşınmazlarının sahte tapu senedi verilerek davacıya satılması sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen 20.000,00 YTL maddi zararın Anayasa'nın 129/5 ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13. maddeleri gereğince ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, bu durumda; yukarıda ifade edilen mevzuat hükümleri ile yapılan açıklamalar ışığında dava konusu uyuşmazlık değerlendirildiğinde, Defterdar Yardımcısı olan kamu görevlisinin Hazine taşınmazlarının satışı ile ilgili olarak görev ve yetkisinin bulunmadığı ve aynı zamanda suç teşkil etmesi sebebiyle eylem ve işlemlerinin idari olma niteliğini yitirdiği hususları göz önünde bulundurulduğunda, kamu görevlisinin kişisel kusurundan kaynaklandığı anlaşılan zararın, tazmin edilmesi istemiyle açılan bu davanın özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerinde çözümlenmesinin icap ettiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu kararın temyizi üzerine DANIŞTAY ONUNCU DAİRESİ'nin; 4.2.2009 gün ve E:2009/761, K:2009/595 sayılı kararı ile, davacının temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.500.-TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

MALATYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 26.11.2009 gün ve E:2009/353, K:2009/521 sayı ile, davacı vekilinin Mahkemelerine ibraz ettiği dava dilekçesinde, S. Ş.'nun davalı idareye bağlı personel olarak görev yaptığını, Defterdar Yardımcısı olarak görevde bulunduğu yıllarda Malatya İli, Yeşilyurt İlçesi, Çayır Köyü mevkiinde bulunan tapuda mera olarak gözüken arazilerin Hazine adına tescili için gerekli işlemleri yaptığını ve arazilerin ihale yolu ile satılacağının Çayır Köyü sakinlerine bildirildiğini, davacının da 20.000,00 TL bedelle bu şekilde arazi satın aldığını ve tapusunun verildiğini, daha sonra tapuların sahte olduğunun öğrenildiğini, bu şekilde müvekkilinin zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.500,00 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği, davalıya usulüne uygun tebligat yapıldığı, davalı vekilinin cevap dilekçesinde; zaman aşımı, husumet itirazında bulunduğu, eylemin idare çalışanının kişisel kusurundan doğduğundan bahisle davanın reddini talep ettiği, dosya arasına İdare Mahkemesi'nin 2007/1403 Esas sayılı dosyasının celp edildiği, davanın, idare çalışanının hukuka aykırı eyleminden dolayı uğranılan maddi zarara ilişkin tazminat davası olduğu, davacı talebinin dayanağının idarenin hizmet kusuruna dayandığı, idari eylem ve işlemlerden doğan zararların idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkesi gereği düzenlendiği, idarenin yürütmekte olduğu hizmetle ilgili çalıştırdığı kamu görevlilerinin idari tasarrufundan doğan zarardan dolayı kişilerin maddi taleplerinin dayanağının hizmet kusuruna dayandığı, idareye karşı hizmet kusurundan doğan tazminat davalarına bakma görevinin idari yargının görev alanı içinde kaldığı, Danıştay 10. Dairesi'nin yerleşmiş uygulamasında da idare ajanının kişisel kusurunda dolayı uğranılan zarar nedeniyle idarenin ajanının kontrol ve denetlenmesi görevini yapmayarak ya da eksik yaparak zarar doğmasından dolayı sorumlu tutulduğu, görev kusurunun hizmet kusuru oluşturup oluşturmadığı hususunun irdelenmesi ve hizmet kusuru varlığının değerlendirilmesi hususunun idari yargının görev alanı içinde olduğunu da kabul ettiği, Mahkemelerine açılan dava idareye karşı açılan hizmet kusuruna dayalı tazminat davası olduğu, davacı talebinin dayanağı idarenin hizmet kusuruna dayanmakta olup, hizmet kusuruna dayalı tazminat davaları idari yargının görev alanına girdiğinden, Mahkemelerinin görevsizliğine, aynı hususta Malatya İdare Mahkemesi'nin 2007/1403 Esas sayılı dosyası ile verilen kesinleşmiş görevsizlik kararı bulunduğundan, görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiş; bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Sıddık YILDIZ, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU'nun katılımlarıyla yapılan 07.03.2011 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re'sen Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına da karar verilmiş ancak davacı vekilinin talebi üzerine dosya Mahkememize gönderilmiştir.

Bu haliyle, yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa'da öngörülen yönteme uymamaktadır.

Ancak, adli ve idari yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının, davacı vekilinin görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi istemine ilişkin dilekçesi ile birlikte son görevsizlik kararını veren Mahkemece idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA'nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

KARAR : Dava, Malatya İli, Yeşilyurt İlçesi, Çayırköy mevkiinde bulunan mülkiyeti Hazineye ait taşınmazın Malatya eski Defterdar Yardımcısı Sadık Şehidoğlu tarafından sahte tapu senedi verilmek suretiyle 20.000 TL bedel karşılığında davacıya satılması sonucu uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” ve 129. maddesinin beşinci fıkrasında, “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir” denilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13. maddesinde ( Değişik: 12/5/1982 - 2670/6 md. ) ise, “ ( Değişik birinci fıkra 6/6/1990-3657/1 md. ) Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. Ancak, Devlet dairelerine tevdi veya bu dairelerce tahsil veya muhafaza edilen para ve para hükmündeki değerli kağıtların ilgili personel tarafından zimmete geçirilmesi halinde, zimmete geçirilen miktar, cezai takibat sonucu beklenmeden Hazine tarafından hak sahibine ödenir. Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır.

( Ek: 26/3/2002-4748/3 md. ) İşkence ya da zalimane, gayri insani veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar sonucunda Devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

12 nci maddeyle bu maddede belirtilen zararların nevi, miktarlarının tespiti, takibi, amirlerin sorumlulukları ve yapılacak işlemlerle ilgili diğer hususlar Başbakanlıkça düzenlenecek yönetmelikle belirlenir” hükmü yer almıştır.

Hizmetle ilgili olarak veya hizmetin görülmesi sırasında kamu görevlisinin kusurlu olması, genel olarak “kişisel kusur” sayılmakla birlikte; bu olgunun, kimi durumlarda, personel üzerinde gözetim ve denetim görevinin yerine getirilmesi yönünden hizmet kusurunu ortadan kaldırmayacağı kuşkusuzdur.

Bu durumda, kamu görevlilerinin hizmetin yürütülmesi sırasındaki kusurlu eylemlerinin, idare yönünden nesnel nitelik taşıyan “hizmet kusuru”nu oluşturmasına ve yukarıdaki düzenlemelere göre, idarenin hizmet kusurunun, hizmetin kuruluş ve işleyişi ile personel üzerindeki gözetim ve denetim görevinin yerine getirilmesi yönlerinden idare hukuku esasları çerçevesinde yargısal denetiminin idari yargı yerlerince yapılacağı ve olayın bu yargı kolunca değerlendirileceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Malatya İdare Mahkemesi'nin 20.06.2008 gün ve E:2007/1403, K:2008/712 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 07.03.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Tags: bursada kamulaştırma avukatı | hukuk davası | idari dava | kamulaştırmasız el atma | kentsel donusum avukati | kentsel dönüşüm avukatı ara | organize sanayi bölgeleri | perpa avukat ara | perpada tazminat avukatı | tazminat avukatı | tazminat davası


e-mail:
info @ kaydulhukuk.com

Telif Hakkı © 2012 Kaydul Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır. Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup,
Türkiye Barolar Birliğinin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.