KAYDUL

HUKUK


Mahkeme Kararları » İdari Yargı±lama »
Salı, 07 May 2024

Okulda Öğrencinin Yaralanması Ve İdarenin Sorumluluğu

T.C.

YARGITAY

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

E. 2013/616

K. 2013/732

T. 13.5.2013

ÖZET : Davacının çocuğunun, öğrencisi olduğu okulun sınıf kapısının elinin üzerine çarpması sonucu, sol el D3 parmağının kopması nedeni ile idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, uğranıldığı ileri sürülen, maddi ve manevi tazminatın ödenmesi istemi ile davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

OLAY : Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkili A.V.'nin oğlu A.E.V.'un 2000 doğumlu olduğunu ve M.E.B. Metehan İlköğretim Okulu 5. Sınıf öğrencisi olduğunu, küçük A.E.'nin okulda teneffüste sol el D3 parmağının sınıf kapısının içeri doğru açılması nedeniyle bir anda çok sert bir biçimde kapanması sonucunda sıkışarak koptuğunu, sınıf kapısının içeri doğru açılmasının TC. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı Okul ve Sınıf Yerleşim Planı Yönetmeliğine, Doğal Afetler Yönetmeliğine ve 17 Şubat 2011 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Özel Eğitim Kurumları Standartlarına aykırı olduğunu, sınıf kapısının içeri doğru açılmasında TC. Milli Eğitim Bakanlığı, Müdür ve Müfettişlerinin sorumlu olduğunu, bu durumun Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Şişli Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından 6311 sayılı raporla sabit olduğunu, müvekkilinin okul yönetiminden şikayetçi olduğunu ileri sürerek, 675.00 TL maddi, 8.000.00 TL manevi zararın davalı idareden tazmini istemiyle 29.11.2011 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 4. İDARE MAHKEMESİ: 20.12.2011 gün ve E:2011/2291, K:2011/2459 sayı ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 3. maddesinden söz ederek, uyuşmazlık konusu olayda, mevzuat hükmü uyarınca her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemelerinin bakacağı kuralı karşısında, davacının idarenin eylemi nedeni ile uğranıldığı ileri sürülen zararın tazminine ilişkin uyuşmazlığın adli yargı yerinin görevinde olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle 5.4.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 23.8.2012 gün ve E:2012/255, K:2012/322 sayı ile, 6100 sayılı HMK 3. maddesi gereğince “her ürlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar” ancak, 6100 sayılı HMK'nın 3. maddesinin 16.2.2012 tarihinde Anayasa Mahkemesinin 2011/3 E sayılı kararı ile iptal edildiği, ayrıca Anayasanın 129/5 ve 657 sayılı yasa hükümleri gereğince kamu görevlilerinin görev sırasında verdikleri zarar nedeniyle ancak bağlı bulundukları idareye karşı idari yargı yerinde dava açılabileceği, kamu hizmeti sırasında hizmetin kötü işlemesi nedeniyle idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülerek açılan tazminat davalarında İdari Yargının görevli olduğu, bu nedenle davanın mahkemelerinin yargı alanından çıkmış olduğu, görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili adli ve idari yargı yerleri arasında oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Serdar ÖZGÜLDÜR'ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU‘nun katılımlarıyla yapılan 13.5.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının, ekinde idari yargı onaylı dosya örneği ile birlikte 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN'ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR'ın idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : Dava, davacının çocuğunun, öğrencisi olduğu okulun sınıf kapısının, elinin üzerine çarpması sonucu, sol el D3 parmağının kopması nedeniyle, uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 3. maddesinde, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemelerinin bakacağı hükmüne, geçici 1. maddesinde ise, bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerinin, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağı hükmüne yer verilmiş, bu Kanunun 3. maddesinin ( 1 ) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin iptali amacıyla açılan davada, Anayasa Mahkemesi, 16.2.2012 tarih ve E:2011/35, K:2012/23 sayılı kararıyla; dava konusu kuralla, sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusunun kapsama alındığı ve bu tazminat davalarına bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine verildiği; buna göre, aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararların kapsama alınmadığı; sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davalarının idari yargıda görülmeye devam edeceği; bu durumda, idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı; ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda, idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşabileceği; esasen idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramlarının, kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlar olduğu; idare hukukunda, idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk, terör eylemleri, fedakarlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesinin mümkün olduğu; özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk hallerinin ise belirli konular için düzenlendiği ve sınırlı olduğu; idarenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiği; bu nedenle, yukarıda belirtildiği gibi, aynı idari eylem, işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak, kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak davaların görüm ve çözümünün, iptal ve tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden; A.E.V.'nin, öğrencisi olduğu okulun sınıf kapısının elinin üzerine çarpması sonucu, sol el D3 parmağının kopması nedeni ile idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, uğranıldığı ileri sürülen, 675,00-TL maddi ve 8.000,00-TL manevi tazminatın ödenmesi istemi ile bakılan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde “idari dava türleri” arasında sayılan “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Belirtilen durum karşısında, davanın görüm ve çözümü idari yargı yerinin görevine girdiğinden, İstanbul 4. İdare Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın görüm ve çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, İstanbul 4. İdare Mahkemesi'nin 20.12.2011 gün ve E:2011/2291, K:2011/2459 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.05.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.


e-mail:
info @ kaydulhukuk.com

Telif Hakkı © 2012 Kaydul Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır. Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup,
Türkiye Barolar Birliğinin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.