KAYDUL

HUKUK


Mahkeme Kararları » İdari Yargı±lama »
Pazartesi, 29 Nis 2024

Davacı belediye meclisi üyelerinin, karşı oy kullanan üyeler olduklarına ilişkin somut bir belge veya muhalefet şerhlerinin bulunmaması karşısında, dava konusu işlemle hukuken korunabilir ciddi ve makul bir menfaat ilişkilerinin varlığı tespit edilemediği

T.C.

DANIŞTAY

6. DAİRE

E. 2011/9148

K. 2012/1541

T. 4.4.2012

İstemin Özeti : İstanbul 10. İdare Mahkemesince verilen 12.10.2011 günlü, E:2011/838, K:2011/1591 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Selçuk Kılıç'ın Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Sedat Larlar'ın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, İstanbul İli, Beylikdüzü İlçesi, Ambarlı Ro-Ro Terminali ve Bağlantı Yolları projesi kapsamında ... ada, ... parselden 113.000 m2 ve ... ada, ... parselden 35.000 m2 olmak üzere toplam 146.500 m2 büyüklüğündeki alanın terminal yerleşimi ve bağlantı yolu fonksiyonuna alınmasına ilişkin İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 18.06.2010 günlü, 1551 sayılı kararıyla kabul edilen 1/5.000 ölçekli nazım imar planı tadilatı ile 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı tadilatının iptali istemiyle açılmış,

İdare Mahkemesince; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 18.06.2010 günlü, 1551 sayılı kararıyla kabul edilen ve 20.06.2010 tarihinde onanan 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli imar planı tadilatlarının 31.12.2010-31.01.2011 tarihleri arasında askıya çıkarılarak ilan edildiği, askı süresi içerisinde davacılar tarafından itirazda bulunulmayan dava konusu planlara karşı askı süresinin bitiminden itibaren 60 gün içerisinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirilerek 09.05.2011 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiş, bu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

5393 sayılı Belediye Kanununun 17. ve müteakip maddelerinde Belediye Meclisinin görev, yetki, toplantı ve karar alma hususları düzenlenmiş ve aynı Kanunun 19. maddesine dayanılarak çıkarılan Belediye Meclisi Çalışma Yönetmeliği ise 09.10.2005 tarih ve 25961 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Söz konusu Yönetmelikle; Belediye Meclisinin çalışma usul ve esasları düzenlenerek toplantı gündeminin üç gün önce meclis üyelerine tebliğ edileceği, toplantıya katılanların yoklama ile tespit edileceği, meclis üyelerinin görüşme ve toplantılarda konuşmak için söz alabilecekleri, meclis üyelerinin kabul, ret veya çekimser oldukları yönünde oy kullanacakları, görüşmelerin oylama üzerine görevlilerce tutanağa geçirilerek başkanlık divanınca imzalanacağı ve kararların tutanaklara dayalı olarak yazılacağı hükümlerine yer verilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulu Kanununun 2. maddesinin ( a ) bendinde iptal davaları; idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış, ilk inceleme konularının düzenlendiği 14. maddenin 3/c bendinde de; dilekçenin ehliyet yönünden inceleneceği, 15. maddenin l/b bendinde ise; bu hususta kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.

İptal davasının sübjektif ehliyet koşulu olan "menfaat ihlali" doktrin ve içtihatlarda; dava konusu işlemle davacı arasında kurulan makul, meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır.

Menfaat ilişkisi koşulunun varlığı davanın esasının incelenebilmesi için aranan ön şartlardan biri olup sınırları hukuki duruma göre değişmekte ve davanın durumuna göre taraf ilişkisinin kurulması idari yargı yerince belirlenmektedir.

Kamu gücü kullanılarak tesis edilmekle birlikte tek bir kişi veya hiyerarşik düzende yer alan birden fazla kişi tarafından tesis edilen işlemler ile birden fazla kişinin ortak iradelerinin birleşmesiyle oluşabilen işlemler ( kollektif işlemler ) bakımından yargı yerince aranan sübjektif ehliyet koşulu hukuki yönden farklı değerlendirilmektedir.

Zira yetkili kişi veya kişilerce tesis edilen idari işlemlere karşı işlemin tesisine katılma imkanı bulunmayan ancak bu işlemden hak ve menfaatleri ihlal edilen kişiler tarafından dava açılabilmesi mümkün ise de, işlemin tesisine katılma yetki ve görevi bulunan kişilerin ortak iradesi ile belirlenen kollektif işlemlere karşı bu kişilerin dava açabilmeleri için karara muhalif kalmaları koşulu aranmaktadır. Nitekim Kanunla belediye meclislerine verilen görevlerle ilgili konularda belde halkının hak ve menfaatlerini korumakla görevli olan belediye meclisi üyelerinin meclis tarafından karara bağlanan bir konuda toplantıya katılarak karşı oy kullanmaları halinde bu karara karşı dava açma ehliyetinin ( sübjektif ehliyet ) bulunduğu Danıştay içtihatlarıyla da benimsenmiştir.

Kurul halinde idari karar alınmasındaki amacın farklı görüşlerin beyan edilmesi suretiyle kamusal yarar bakımından hukuken en doğru kararın alınmasının sağlanması olduğu, bu itibarla karara muhalif kalan üyelerin tutanağa geçirilmesinin zorunluğu olduğu kuşkusuzdur.

Dava dosyasına ekli belgelerden, söz konusu belediye meclisi toplantısında dava konusu işlemin "oyçokluğu" ile kabul edildiği yolunda tutanak tutulduğu halde muhalif kalan kişilerin davacılar olduğuna ilişkin bir tespitin yapılmadığı ve meclis kararında da muhalefette kalanlar ile gerekçelerine ilişkin bir hususa yer verilmediği görülmüştür.

Olayda, dava konusu belediye meclisi kararının oylanması sırasında muhalefet ile ilgili görüş belirtmek üzere söz alan olmadığı gibi oylama sonucunda karşı oy kullanan üyeler olduklarına ilişkin somut bir belge veya muhalefet şerhlerinin bulunmaması karşısında, davacıların karara muhalif kaldıkları saptanamamakta olup, dava konusu işlemle davacıların hukuken korunabilir ciddi ve makul bir menfaat ilişkinin varlığı tespit edilemediğinden anılan meclis kararına karşı dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu durumda, davanın ehliyet yönünden reddi gerekirken süre aşımı yönünden reddi yolundaki temyize konu mahkeme kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 12.10.2011 günlü, E:2011/838, K:2011/1591 sayılı kararının yukarıda yer alan gerekçeyle onanmasına, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 04.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Tags: idare hukukçusu | idare hukuku | idari dava açma ehliyeti | imar avukatı | imar davaları avukatı | imar hukukçusu | imar hukuku | imar planları avukatı | istanbulda gayrimenkul avukati | istanbulda imar avukatı | kamulaştırma avukatı | kentsel donusum avukati | menfaat ihlali | tapu tahsis avukatı


e-mail:
info @ kaydulhukuk.com

Telif Hakkı © 2012 Kaydul Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır. Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup,
Türkiye Barolar Birliğinin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.