KAYDUL

HUKUK


Mahkeme Kararları » İş Hukuku »
Pazar, 28 Nis 2024

Hizmet tespit davasında Kuruma bildirilmeyen çalışma süresinin ve sigorta başlangıç tarihinin tespitine karar verilebilmesi için, davanın çalışılan yılın sonundan başlayarak 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir.

T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/2579

K. 2012/10194

T. 31.5.2012

ÖZET : Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar veriştir.Ancak, bu tür davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu sebeple de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunludur ve mahkemenin gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabilektir.Davanın 5 yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açılması gerekir.Davacının talep ettiği 1.2.1986-31.5.1986 dönemi yönünden hak düşürücü süre olmadığından davaya bakılarak yöntemince araştırma yapılması gerekir. Fiili çalışmanın araştırılması açısından ise mahkemece, davaya konu dönemde davacıyla birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı kişiler ile, aynı yörede komşu işverenler veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak, bilgi ve görgülerine başvurulmalı, bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi sebeplerle kayıtlara geçmediği, ya da, bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, mevsimlik çalışma dışında ara verip vermediği araştırılmalı, davalı işyerinde tespiti istenen dönemde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa, belgeler getirtilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde; iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, böylece, bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.Ayrıca, Kabule göre de, davanın reddi sebebiyle vekalet ücretinin, kendisini vekil temsil ettiren SGK Başkanlığına verilmesi gerekirken, davacıya verilmesi, birleşen dosya ile iki ayrı dava olması nedeniyle, her dava için ayrı ayrı hüküm kurulmaması hatalıdır.

DAVA : Davacı vekili, davacı murisi Bahattin'in davalı tpao'na ait işyerinde 1.1.1980-31.12.1980 tarihleri arasında çalıştığının tespiti istemiş, birleşen 2007/584 Esas sayılı dosyada ise işveren S. E. yanında 1.1.1986-2.4.1986 tarihleri arasında çalıştığının tespitini talep etmiş, 1.7.2010 tarihli dilekçesiyle davasını ıslah ederek S. E. yanında 1.1.1986-31.5.1986 tarihleri arasında çalıştığının tespitini talep etmiştir.

Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davacı ve davalılardan SGK Başkanlığı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Davanın yasal dayanağı 5510 Sayılı Kanunun Geçici 7. maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506 Sayılı Kanunun 79/10 maddesidir. Bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine dair davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu sebeple de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu yönde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresinin ve sigorta başlangıç tarihinin tespitine karar verilebilmesi için, davanın çalışılan yılın sonundan başlayarak 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Yönetmelikle tespit edilen belgeler kapsamında işe giriş bildirgesinin verilmesi durumunda, bildirgede öngörülen işe başlama tarihinden sonrası için hak düşürücü süreden bahsedilemez, işe giriş bildirgesindeki işe giriş tarihinden önceye dair süreler açısından ise, hak düşürücü süre işlemeye devam edecektir. Ayrıca işe giriş bildirgesinin, yine, yasada öngörülen hak düşürücü süre dahilinde Kuruma verilmesi gerekir. Zira, hak düşürücü sürenin geçirilmesi hakkın özünü ortadan kaldırdığından;bu sürenin geçirilmesinden sonra işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmesi, ya da, primlerin ödenmesinin;hak düşürücü süreyi yeniden canlandırması mümkün değildir.

Somut olayda; muris B.'in sigorta sicil dosyası içeriğinde, davaya konu S. E.'e ait işyerinde 01.02.1986 tarihinde işe girişine dair bildirgesi mevcuttur. Kuruma 5.3.1986 tarihinde hak düşürücü süre dahilinde intikal etmiştir. Dolayısıyla, 1.2.1986 tarihinden sonrası için hak düşürücü süre işlemeyecek olup, bu tarihten önceki çalışmaların ise, ancak çalışmanın geçtiği yılın sonundan itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre geçirilmeden tespiti mümkündür.

Davacının talep ettiği 01.01.1986-01.02.1986 tarihleri arasındaki sürenin, hak düşürücü süre yönünden, reddi doğrudur. Ancak, işe giriş bildirgesinin verildiği 1.2.1986-31.5.1986 dönemi yönünden hak düşürücü süre olmadığından davaya bakılarak yöntemince araştırma yapılması gerekir.

Fiili çalışmanın araştırılması açısından mahkemece, yukarda açıklanan ilkeler ışığında, davaya konu dönemde davacıyla birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı kişiler ile, aynı yörede komşu işverenler veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak, bilgi ve görgülerine başvurulmalı, bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi sebeplerle kayıtlara geçmediği, ya da, bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, mevsimlik çalışma dışında ara verip vermediği araştırılmalı, davalı işyerinde tespiti istenen dönemde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa, belgeler getirtilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde; iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, böylece, bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

Kabule göre de, davanın reddi sebebiyle vekalet ücretinin, kendisini vekil temsil ettiren SGK Başkanlığına verilmesi gerekirken, davacıya verilmesi, birleşen dosya ile iki ayrı dava olması nedeniyle, her dava için ayrı ayrı hüküm kurulmaması hatalıdır.

Mahkemenin, yukarda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı ve davalı SGK Başkanlığı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde davacıya iadesine, 31.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Tags: bursa iş avukatı | bursa iş davaları | bursada işçi avukatı ara | emeklilik davaları | hizmet tespit davası | hizmet tespiti | iş avukatı | iş kanunu | işçi | işçi alacakları | işveren | kıdem tazminatı | perpa işçi avukatı


e-mail:
info @ kaydulhukuk.com

Telif Hakkı © 2012 Kaydul Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır. Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup,
Türkiye Barolar Birliğinin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.