T.C
YARGITAY
9.HUKUK DAİRESİ
E.2009/16464
K.2011/17203
T.09.06.2011
Davacı
davalı işyerinde günde 11 saat çalıştığını, 1080 TL. net ücret aldığı halde
SGK'ya asgari ücretle çalıştığının bildirildiğini bunun düzeltilmesini istediği halde
düzeltilmeyince iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı
ve bazı işçilik alacakları isteğinde bulunmuştur.
Davalı davacının
11.05.2006 tarihinde istifa ettiğini, ihbar öneli kullanırken süre dolmadan
28.05.2006 günü işe gelmediğini, sigorta primlerinin eksik
yatırlmadığını
500 TL.net ücret aldığını savunmuştur.
Mahkemece bant şefi olan davacının 700 TL. net ücret
aldığı, davacının 11.05.2006 tarihli dilekçe ile
istifa ettiği, ihbar süresini tamamlamak için çalışmaya devam ederken işyerini
terk ettiği ve ihtarname göndererek istifaya geçerli neden
oluşturmaya çalıştığı bu nedenle ikinci feshin geçerli olmadığı
gerekçesiyle
kıdem tazminatı reddedilip diğer istekler kısmen hüküm altına
alınmıştır.
Kararı yasal
süresi içinde taraflar temyiz etmiştir.
1-
Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın
dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının tüm davacının aşağıdaki
bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde
değildir.
2-
İşçinin ödenmeyen işçilik hakları sebebiyle iş
sözleşmesini haklı olarak feshedip feshetmediği, taraflar arasında
uyuşmazlık konusudur.
İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en
önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32/4.
maddesinde ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. Yine İş
Kanunu'nda, 5953 sayılı Basın İş
Kanunu'nun 14. maddesinde öngörüldüğü gibi ücretin peşin ödeneceği öngörülmemiştir.
Buna göre, aksi bireysel yada toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece
işçinin ücreti bir ay çalıştıktan sonra ödenmelidir.
Ücreti ödenmeyen
işçinin bu ücretini işverenden dava yada icra takibi gibi
yasal
yollardan talep etmesi mümkündür.
1475 sayılı İş
Kanunu döneminde bunun dışında toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev
kapsamında sayılmamak kaydıyla Borçlar Kanunu'nun 81. maddesi
uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten,
yani
çalışmaktan kaçınabileceğim kabul
edilmekteydi. 4857 sayılı İş Kanunu'nda ücret daha fazla
güvence altına alınmış ve işçi ücretinin 20 gün içinde ödenmemesi durumunda
işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği
açıkça
düzenlenmiş ve bunun toplu bir nitelik kazanması durumunda dahi, kanun dışı
grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır.
Ücreti ödenmeyen
işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti
ödeninceye
kadar iş görme edinimi yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin
devamında
bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek
istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme
hakkı
da tanınmıştır.
İşçinin ücretinin kanun
veya sözleşme hükümlerine göre ödenmemesi işçiye bu imkanı verir. Ücretin hiç
ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir.
Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek
için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin
gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanmış olması gerekir. (Yargıtay 9.HD
18.01.2010 gün , 2008/14546 E. 2010/193 K.)
4857 sayılı İş
Kanunu'nun 24/II-e bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak
değerlendirilmelidir. İkramiye, primi, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili,
genel tatil gibi alacakların da ödenmemesi işçiye haklı fesih imkanı verir. (Yargıtay 9HD.
16.07.2008 gün 2007/22062 E. 2008/16398 K.)
İşçinin
ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının
sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin ücretinin bir kısmını İş Kanununun 33.
maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması
da
işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz.
Bireysel
iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ayni yardımların yerine
getirilmemesi de (erzak yardımı, kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında
değerlendirilmeli ve işçinin haklı fesih imkanı kabul edilmelidir.
İşçinin sigorta primlerinin hiç
yatırılmaması veya eksik bildirilmesi işçinin sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir
durum olsa da Dairemizin 1475 Sayılı Yasa döneminde istikrar kazanmış olan
görüşü 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta
primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten
yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkanı vardır. (Yargıtay 9HD.
18.01.2010 gün, 2009/24286 E. 2010/74 K.)
Somut olayda
davacı 11.05.2006 tarihli istifa dilekçesi ile işten ayrılmak istediğini bildirmiştir. Ancak davacının
ihbar öneli kullanmak istediğine ilişkin dosyada herhangi bir belge olmadığı
gibi davacının istifa dilekçesinin haklı nedenle işten ayrılmaya yönelik olduğu
28.06.2006 tarihli fesih bildiriminden de anlaşılmaktadır. Davacının gerçek ücretinin SGK'ya eksik
bildirildiği dosya
kapsamından
bellidir. Bu nedenle iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı nedenle
feshedildiği anlaşıldığından kıdem tazminatı isteğini kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi hatalı olup bozmayı
gerektirmiştir.
SONUÇ
Temyiz
olunan kararın yukarıda yazılı sebepten
BOZULMASINA, peşin
alınan
temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.06.2011 gününde oybirliğiyle
karar verildi.
< Önceki | Sonraki > |
---|